Yeni normal kavramı özellikle pandemi döneminden sonra sıklıkla karşımıza çıksa da aslında, son yılarda her geçen gün önemi daha da artan, stratejik bir kavram.
Dünya tarihine baktığımızda, iş yaşamında ve küresel ekonomideki pek çok farklılığın gerek konjonktürel kaynaklı gerekse de teknolojik gelişmeler ışığında meydana geldiğini görüyoruz.
Bu değişimlerden biri olarak karşımıza çıkan yeni normal, 2003 yılından bu yana aslında bilinen ve tanımlanan bir süreç.
Yeni normalde dünya genelinde yaşanabilecek her türlü değişiklikler, felaketler, Covid-19 gibi salgınlar olası kabul edilip, kurumlar / markalar için strateji belirlemede birer unsur olarak kabul edilmektedir.
Bu tip beklemedik kriz dönemlerinde, krizin ardından ekonomik göstergeler farklılaştığı gibi tüketim alışkanlıkları da yeni bir boyuta geçiyor. Örneğin bu dönemde, dijitalleşmenin önemi çok daha fazla anlaşıldı ve şirketlerin de dijitalleşmeyi odağına alması adeta kaçınılmaz hale geldi.
İş ve sosyal yaşamdan alışverişe kadar, hemen her alanda bir değişimin yaşandığı bu dönemin, pek çok fırsatı da beraberinde getirdiğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla yeni normale kendini en iyi şekilde hazırlayan ve adapte olan firmaların, rekabette öne çıkması muhtemel gözüküyor.