Kapat Ikon
Egonun Doğayla Mücadelesi - Bikepacking

Hayatta tutkuları olmalı insanın. Çok tartışmalı bir giriş olacak ama aile, iş veya okul bir tutku değildir bunlar hayatımızın büyük bölümünü kapsayan gerçeklerimizdir. Tutku sadece size aittir ve hayatımız da bizi mutlu eden sadece kendimiz ile yarıştığımız bir maceradır. Gerçek mutluluk, tutkularımız ile ailemizi, arkadaşlarımızı ve işimizi ne kadar doğru harmanladığımız ile doğru orantılıdır. Bunların bütünü sizin kim olduğunuzu belirler. Harmanda işi ile öne çıkanlar işkolik, ailesi ile öne çıkanlar yılın annesi/babası, arkadaşları ile öne çıkanlar kanki ve tutkuları ile öne çıkanlar ise bencil olarak anılır. Ama bu harmanı iyi yapanlar ise lider, özgüvenli, mutlu ve ya başarılı olarak herkesin beğenisini kazanırlar. Hayatta denge önemlidir ve ne kadar güzel bir hayat geçirdiğimiz bu dengeye bağlıdır.

Özel hayatım haricinde benim tutkum her zaman adrenalin seviyemi yükseltecek aktiviteler oldu. Kendim ile yarışacağım ve sınırlarımı her zaman zorlayacak doğa sporları ilgimi çekti. Kendi sınırlarımı aştıkça egomdan kurtulduğumu, iş hayatımda daha başarılı kararlar aldığımı, ailem ile daha fazla yakınlaştığımı ve dostlarımla daha kaliteli zamanlar geçirdiğimi fark ettim. Aslında, hafta sonlarında yaptığım bu aktiviteleri hafta içinde hayatın bana çıkarttığı zorlukları yenmek için bir antrenman olarak düşünüyorum.

Son yıllarda işten kalan vakitlerimi genelde tabiatta kendim ile uzun yürüyüşler ve kamp yaparak geçirmeye başladım. Bu bana tabiatı tanıma ve onunla iyi bir arkadaşlık kurma fırsatı sundu. İlk zamanlarda bunu bir spor olarak görsem de daha sonraları doğaya zarar vermeden onun bir parçası olmak benim tutkum olmaya başladı. Daha uzun mesafeler gitmek, kendimi aşmak ve fiziksel zorluğu artırmak için bu tutkumu bisiklet ile birleştirmeye karar verdim. Tabi bu geçişi yapmak için doğru bir bisiklet ve doğru ekipmanları seçmek çok önemli. Hepimiz kendimiz için ve ya çocuklarımız için bisiklet alıyoruz. Herkesin düştüğü hataya ben de ilk bisikletimde düştüm ve doğru araştırma yapmadan bisikletçinin bana tavsiye ettiği bir MTB (Dağ bisikleti) satın aldım. Bu bisikletler şehir içinde ve yolda kullanmaya uygun olmayan, sizi çok yoracak bisikletlerdir. MTB (Dağ bisikleti) kalın dişli lastikleri ve süspansiyon sistemi ile dağlık bölgelerde kullanılacak modellerdir. Aldığım dağ bisikleti ile yolda rahat gidemediğimi ve ayrıca malzemelerimi taşıyacak yeteri kadar yer olmadığını anladığımda doğru bisikleti almak için araştırmaya başladım. Arabayla giderken yanlarımızdan geçen taytlı ve hızlı arkadaşlarımızın kullandıkları bisikletleri ROAD-YOL bisikleti olarak adlandırıyoruz ve bunların amacı tamamen performans üzerine kuruludur. Performans önemli olduğu için bu bisikletler karbon veya alüminyumdan yapılarak olabildiğince ağırlığı azaltılmıştır. Aerodinamik çok önemli olduğu için kullanımı çok rahat değildir ve eğer performans düşünmüyorsanız bu bisikletleri almanızı önermem. Fakat görünüş olarak beğendiğiniz bu bisikletlere sahip olmak isteyenleriniz vardır. Bu durumda, son yıllarda popülerliği artan CYCLOCROSS bisikletlerden alarak hem performans zevkinizi alabilir hem de sırt ve kalça ağrıları çekmeden keyifle bunları sürebilirsiniz. Eğer sadece spor yapmak, şehir içinde ulaşım aracı olarak kullanmak istiyorsanız o zaman sizin için doğru tercih ŞEHİR-COMMUTE tarzı bisikletler olacaktır. Açıkçası hem kendinize hem de çocuklarınıza alacağınız bisikletlerde bu modelleri tercih etmenizi tavsiye ederim. Bu modellerde konfor ön plandadır ve çanta monte ederek alışverişe veya hafta sonu arkadaşlarınız ile pikniğe gidebilir, sosyal medyada paylaşacağınız güzel anılar biriktirebilirsiniz. Bir süre sonra bisiklet kullanmaktan zevk almaya başlarsanız ve kendinizi hafta sonlarında kamp yapmaya hazır hissederseniz ya da artık dünyayı keşfetme anınızın geldiğine inanıyorsanız o zaman tercihiniz TUR-TOURING bisiklet olmalı. Hafifletilmiş çelikten (krom-molibden) yapılan bu bisikletler olabildiğince yük taşımanıza izin verecek şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, uzun yollarda tamiri kolay malzemeler kullanılmasının yanında yük ile çıkacağınız tepelerde rahat pedal çevirmeniz için uygun vites sistemleri kullanılmıştır. Bu konuda yaklaşık 8 yıldır yollarda olan Gürkan Genç’i takip etmenizi tavsiye derim. Şu anda gerçek bir yol hikayesi yazıyor. (insta:gurkangencc)

Ve gelelim benim tutkuma BIKEPACKING . Maalesef Türkçesi olmadığı için çeviremiyorum. Bikepacking temel felsefesi ‘’LESS IS MORE’’ veya ‘’az ama öz/ yaşamak için yeterli’’ anlamına gelen slogandır. Bikepacking’de Gravel tarzı bisikletler kullanılır. Bu bisikletleri aslında yol, tur ve dağ bisikletinin bir karması olarak düşünebiliriz.  Bikepacking’te genelde turlarımız 2 ile 5 gün arasında olur ve rota olarak doğada patika yolları tercih ederiz. Genelde fotoğraflarda çok güzel görüntüler paylaşsak da aslında arka planda büyük bir fiziksel zorluk ve acı vardır. Doğada kendiniz ile mücadele eder ve onun bir parçası olmaya çalışırsınız. Zemin çok zorlu olduğu için ağırlığı azaltmak adına yanınıza sadece çok gerekli malzemeleri alırsınız. Suyunuz kısıtlıdır ve özel filtreler ile rotanızdaki temiz su kaynaklarından faydalanmak zorunda kalırsınız. Bu fiziksel zorluklarla bir süre sonra baş etmeyi öğrenirsiniz ama esas zor olan kendiniz ile geçirdiğiniz zamanlardır. Bisikletinizi alıp, bir ormanın başına gittiğinizde içinizi korku kaplar. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi sık ağaçlarla dolu bir ormanda patika yolun başlangıcında hayal edin. Tüm sevdikleriniz, güvendiğiniz ve bildiğiniz hayat artık arkanızda kalmıştır. Önünüzde kendi başınıza geçireceğiniz bilinmeyene doğru uzun bir yol vardır. Doğanın içine girdikçe, kendinizin aslında evrende ne kadar ufak bir parça olduğunu anlamaya başlarsınız ve etrafınızdaki güzellikleri fark ettikçe içinizdeki korku yerini keşfetme heyecanına bırakır. Hava kararmaya başladığında ise doğanın sesi ürkütücü bir hale bürünür. Ateşinizi yaktığınızda yine güvendesinizdir. Sonra düşünmeye başlarsınız ve kendiniz ile sohbet etmeye. Sohbet derinleştikçe kendiniz ile yüzleşirsiniz. Arkanızdan gelen bir ağaç çıtırtısı ile irkilir ve karanlığa doğru karşınıza ne çıkacağını bilmeden bakarsınız. Nabzınız biraz normale döndüğünde, baktığınız o karanlığın kendiniz olduğunu anlarsınız. Evet, biz başkalarının hayatlarını yaşayarak onu yarattık. Kendimizi güvende hissetmek, belki sahip olduklarımızı kaybetmemek ya da sosyal statümüzü geliştirmek için biz olmayan bizler, içimizde kocaman bir kara delik oluşturduk.  Artık yatma vakti gelmiştir, ateşinize bir kaç odun daha atar ve ufacık çadırınıza geçersiniz. Bütün gün bisiklet kullanmaktan, düşüp kalkmaktan ağrıyan kemikleriniz ve çalılara takılmaktan çizilmiş bacaklarınız acı içindeyken toprağa uzanır ve gökyüzüne bakarsınız. Yıldızlar, ağaçlar, ay evren o kadar büyük olmasına rağmen, daracık çadır kendi hayatlarımız kadar sıkışıktır. Artık ne etrafta duyduğunuz sesler sizi korkutur ne de vücudunuzdaki yaralar acıtır. Kendiniz ile barıştığınız andır o. Kimseye ihtiyacınız olmadan acılara dayanabileceğinizi anladığınızda huzurla kendinize sarılıp uyursunuz.  Bikepacking’in en güzel anı ise, rotanızı tamamladığınızdaki başarmanın size verdiği hazdır. Artık hafta içinde karşınıza çıkacak her türlü zorluğa kendinizi hazır hissedersiniz.

Hayatta karşımıza çıkan en büyük engel kendi yarattığımız sınırlardır. Bu sınırları aşmak cesaret, güç ve acıya dayanıklılık gerektirir. Başarılı bir hayat istiyorsak ve ya sevdiklerimize çocuklarımıza rol model olmak istiyorsak önce kendimizi yenmeliyiz. Unutmayın ki büyük liderler söylemleri ile değil yaptıkları ile akıllarda kalmıştır.

 

Ümit ŞENOĞLU

Aktaş Kuzey Amerika Ülke Direktörü

Bilgi Toplumu Hizmetleri | 2024 Aktaş Holding. Tüm hakkı saklıdır.